Herkese merhaba,
Bugün biraz dertleşelim istiyorum. Konumuz, e-ticaretin geleceği ve Maliye Bakanlığı’nın sektörü çıkmaza sürükleyen politikaları. Girişimcilerin, küçük esnafın hatta büyük oyuncuların bile nefes almakta zorlandığı bir ortamda, getirilen stopaj uygulaması adeta son darbeyi vuruyor.
E-ticaretin mantığını az çok hepimiz biliyoruz: Daha az maliyetle ürünleri daha uygun fiyatlara tüketiciye ulaştırmak. Fiziksel mağazalarda kira, personel gibi ciddi giderler var; e-ticaret bu yüklerden arınmış, daha esnek bir yapı sunuyor. Ama ne yazık ki, mevcut politikalar bu avantajları ortadan kaldıracak nitelikte.
İçerik
Pazaryerlerinin Türkiye’deki Durumu
Türkiye’de pazaryerleri, satıcıların belini büken yüksek komisyon oranları ve uzun ödeme vadeleriyle zaten ciddi bir sorun. %30-40’a varan komisyon oranlarını, 40-45 günlük ödeme sürelerini düşünün. Satıcının kâr marjı zaten dar; bu koşullarda kazancını koruması imkansız.
Tam da bu noktada devletin, “Hop kardeşim, sen bu şartlarla satıcıları daha fazla ezemezsin!” demesi gerekirken, tam tersi bir adım atılıyor. Stopaj adı altında, paranın daha satıcıya ulaşmadan kesilmesi gibi garip bir yöntem uygulanıyor.
Sormazlar mı: Bir e-ticaret satıcısı %25 kâr ediyor mu ki, siz üzerine daha fazla yük bindiriyorsunuz? Türkiye’de ortalama kâr marjı %30’u bile geçmezken, bu uygulama satıcıları bitirmekten başka ne işe yarar? Ya da ürünlerin satış fiyatlarını astronomik düzeyde arttırmaktan başka ne işe yarar? Bu kadar mı artık kuruşlara kadar ihtiyacınız var? Bu kadar mı battık, bittik?
Dünyadan Başarılı Örnekler
Şimdi biraz dışarı bakalım, bakalım başka ülkeler bu işi nasıl yapıyor:
- Avrupa Birliği (AB): AB, dijital hizmetlerin vergilendirilmesinde tüketimin gerçekleştiği ülkeyi esas alıyor. Bu sayede hem yerli işletmelerin rekabet gücü korunuyor hem de adil bir vergi sistemi sağlanıyor. Türkiye bu modele geçse, hem yerli e-ticaret sektörü rahat bir nefes alır hem de dış ticarette rekabet avantajı elde eder.
- Singapur: 2020 yılında, yabancı dijital hizmet sağlayıcılarına %7 oranında mal ve hizmet vergisi getirdi. Amaç çok net: Yerel işletmelerin ayakta kalmasını sağlamak ve piyasada eşitlik oluşturmak. Singapur’daki bu modelin başarısı, Türkiye için de bir ilham kaynağı olabilir.
- Malezya: Malezya, dijital hizmet sağlayıcılarına %6’lık bir vergi uyguluyor ama bunu sadece belirli bir gelir seviyesini aşanlara yönelik yapıyor. Yani, küçük işletmeleri ve girişimcileri koruyarak sektörü teşvik ediyor. Türkiye’de ise tam tersi; büyük-küçük ayırt edilmeden herkes aynı kefeye konuyor.
- Estonya: Dijitalleşmede dünya lideri olan Estonya, girişimcilere vergi muafiyeti sağlayarak onları destekliyor. Bunun karşılığında, daha fazla girişimciyi ülkeye çekerek ekonomisini büyütüyor. Vergi mi? Girişimciler büyüdükçe devlet zaten payını alıyor!
Türkiye’nin Nerede Yanlış Yaptığı
Gelelim kendi evimize. Türkiye’de yapılan en büyük hata, tüm e-ticaret işletmelerine aynı muameleyi yapmak. Küçük esnaf mı, büyük şirket mi fark etmiyor. Halbuki kademeli bir sistem uygulansa, küçük işletmeler teşvik edilse, sektör nefes alır.
Bir diğer sorun ise şeffaflık ve adalet eksikliği. Stopaj, paranın daha satıcıya ulaşmadan kesilmesi gibi bir uygulama ile hayata geçiriliyor. Bu hem satıcıyı ekonomik olarak zorluyor hem de sektöre olan güveni sarsıyor.
Dünyadaki örnekler bize şunu gösteriyor: E-ticaretin büyümesi için teşvik edici ve adil politikalar şart. Türkiye’nin ise mevcut politikalarıyla sektörü baltalamaktan başka bir şey yapmadığı açık.
Sonuç
E-ticaret, Türkiye’nin ekonomik geleceği için büyük bir fırsat. Ancak mevcut politikalar, bu fırsatı kaçırmamıza neden olabilir. Dünyadan ders alarak, kademeli vergi sistemi, küçük işletmeler için teşvikler ve pazaryerlerine düzenlemeler getirilmesi şart.
Devletin, e-ticaretin gelişimini destekleyecek adımlar atması gerekiyor. Aksi takdirde, sadece satıcılar değil, tüketiciler de bu yanlış politikaların bedelini ödemeye devam edecek.
Peki, sizce bu konuda başka ne yapılabilir? Görüşlerinizi paylaşmayı unutmayın!